Ana içeriğe atla

‘BİZİM ORA’NIN ROMANI: “SOKAKBAŞI” - FERHAT AĞCA


Kitabı elinize aldığınızda kapakta resmedilen sokağa dalıp kayboluyorsunuz bir müddet. Sonra iki satır halinde yazılmış kitabın ismini ‘Sokakbaşı’nı okuyorsunuz. Çocukluğunuzun geçtiği sokakları, sevdiklerinizi veya bir dostunuzu son kez gördüğünüz, ayrılıkların yaşandığı o sokak başlarını hatırlıyorsunuz. Alt köşeye koyulan yayın evinin ismini ‘Eşik’i okuyunca ise yine o sokaklarda, evlerin dış kapılarının eşiğinde arkadaşlarınızla beştaş oynadığınızı, çocukça sohbetler ettiğinizi hatırlıyorsunuz. Hâsılı, merkezinde her daim insan olan, acıların, hüzünlerin, sevinçlerin hep birlikte yaşandığı o sokaklara gidiyorsunuz. Semerkand Yayın Grubunun Eşik Yayınlarından, yani Semerkand Kapısının Eşiğinden çıkan bu kitap, ilk olarak bu çağrışımlara sebep oluyor. Okumaya başladığınızda aynı şekilde Anadolu insanının temiz yürekliliğini, saf duygularını, hesapsız sevgisini, arı duru aşkını, merhametinin yüceliğini, kuvvetli ve bir o kadar da ihlaslı imanını adeta soluyarak yüreğinizde hissediyorsunuz. Okuduğunuz her bir hadise, yüreğinizden bir parçayı alıp götürüyor bir yerlere… Ve her seferinde ‘burası bizim ora’ diyorsunuz.
İnsanın insana hürmetinin unutulduğu, kalabalıklarda kaybolunan metropollerde yaşayan biriyseniz bu kitap başucu kitabınız olmalı, zira her elinize aldığınızda ‘insan’ı hatırlayacak ve karşılaştığınız her insanın kendine has bir hikâyesi olduğunu, bununla birlikte her hikâyeye hürmet etmeniz gerektiğini idrak edeceksiniz, doğal olarak çevrenizdekilere bakış açınız değişecek. Evinizde ya da iş yerinizde düzgün gitmeyen ilişkileriniz varsa eğer, yoluna girdiğini göreceksiniz. Anne babanıza daha çok hürmet ettiğinizi, küçüklerinize daha çok şefkat gösterdiğinizi, yoksullara daha çok merhamet ettiğinizi göreceksiniz.
Evinizde ya da çevrenizde okula gitmekte direnen veya okulu sevmeyen çocuklar varsa bu kitabı okutun; bir zamanlar okula gitmek için can atan bir çocuğun, okula kayıt yaptırıp yaptıramamasının köyün minibüsüne bağlı olduğunu, minibüsün bozulması halinde okula kayıt yaptıramadığını ve bu yüzden ne kadar canının yandığını okuyacaktır. Muhtemeldir ki, bir mahalleden diğer mahalleye “servisle” gittiği okulunun kıymetini anlayacaktır.
Evinizde ya da çevrenizde önüne gelen yemeği beğenmeyen, yemeğe itiraz eden biri varsa, bu kitabı okutun; köyden okumak için şehre gelen romanın başkarakteri İhsan’ın her gün ve her öğün yoğurt ekmek yediğini, okulda kebap yiyenler ile yaşadığı hadiseleri okuyacak ve önüne gelen her yemeği, olması gerektiği gibi şükrederek yiyecektir. Bunun haricinde; şu an birçok yerde ‘ön sıcak’ olarak, yemekten önce yenen mercimek çorbasının bir zamanlar ana yemek olarak ‘bir öğünü’ teşkil ettiğini hatırlayacak, ona göre kaşıklayacaktır çorbasını.
Çevrenizde babasının verdiği harçlığı beğenmeyen, maddi durumundan şikâyet eden birileri varsa bu kitabı hediye ederek ona bir iyilik yapın; İhsan’ın babasından gelen parası yetmediği için okulda geçirdiği vakitlerin dışında harçlığını çıkartmak için hangi zorluklarla çalıştığını öğrenecek ve haline şükredecektir.
Çevrenizde babasından bisiklet ya da araba isteyen birileri varsa bu kitabı tavsiye edin; İhsan’ın arkadaşı ile birlikte, köyde bisiklet süren şehirli çocukların arkasından nasıl koştuklarını okuyacak ve kendisine ders çıkaracaktır.
Çevrenizde nefsanî hevesleriyle karşı cinse ilgi duyan ve bunun adına aşk diyenler varsa bu kitabı tavsiye edin; ‘kırmızı beyaz puanlı elbiseli kız’a âşık olan İhsan’ın aşk hikâyesini okuyacak, kendisine pay çıkaracaktır.
Çevrenizde engelli bir yakınına nasıl davranması gerektiğini bilmeyen biri varsa bu kitabı ona verin; Harmancık köyündeki Zeynep’in Ayşe’ye nasıl davrandığını okuyacak ve bunun neticesinde Ayşe’nin nasıl tedavi olduğunu öğrenecektir.
Çevrenizde dînî değerlere saygı göstermeyen biri varsa ya da çocuklarınızın dînî değerlere saygıda hassas olmasını istiyorsanız bu kitabı hediye edin; köylülerin ahlaksız bir adama Yamuk Ali olarak lakap taktığını daha sonra Hazreti Ali efendimizin mübarek ismine hürmetsizlik olduğunu düşünerek sadece “Yamuk” dediklerini okuyacaktır.
Çevrenizde köy hayatından sıkılan, şehre göç etmek isteyen biri varsa bu kitabı tavsiye edin; köyden şehre göç eden İhsan’ın şehirdeki garipliğini ve köy hayatına olan özlemini okuyacak ve bu düşüncesinden vazgeçecektir.
Çevrenizde dava adamıyım diye gezerek mangalda kül bırakmayan biri görürseniz bu kitabı ona verin; İhsan’ın davası için çektiği çilesine ve meşakkatli geçen günlerine rağmen dava fikrini daha da güzelleştirecek kitapları okumak için nasıl can attığına şahit olacak, genel itibariyle bir dava adamı nasıl olur onu görecektir.
Çevrenizde Maraş olayları ve Maraş halkı hakkında ileri geri konuşanlar olursa bu kitabı tavsiye edin; olayların bizzat içerisinde olan İhsan’ın hikâyesinden olayın gerçek yüzünü öğrenecek, eğer vicdan sahibi ise Maraş halkının nasıl bir karakter taşıdığına dair genel bir kanaate sahip olacaktır.
Çevrenizde Anadolu insanına eklektik kafa ile yaklaşarak onun hikâyesini ya da romanını yazmaya çalışan birileri varsa bu kitabı ona tavsiye edin; Hasan Ejderha’nın yerli, nezih üslûbunu görecek, olaylara ve kişilere yaklaşımındaki samimiyetinden kaynaklanan dilin lezzetini damağında hissedecektir. Bunun yanında şiirsel anlatım tarzının roman tekniğine iyi yerleştirildiği zaman ne kadar hoş durduğuna şahitlik edecektir.

Yorumlar