Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

HEYBEMİZ

“Bizler ki, başları aynı kitaplara eğilmiş kimseleriz. Bizden yakın akraba mı olur?” Cemil Meriç Milenyum, iletişim, teknoloji, endüstri, bilgi, internet… Adının bir türlü konulamadığı bereketsiz bir çağda yaşıyoruz. Bu bereketsizlik, farkında olsun olmasın her milletten ve her yaştan insanı içine hapsetmektedir. Az bir huzur bulabildiğimiz mekânlar, para veya takipçi kazandırmayan sanat faaliyetleri, reklam kokmayan hayır işleri, hatta öylesine yolda yürümek bile artık bir anda kazanç, reklam veya politika aracına dönüşebilmektedir. Böyle bir ‘Bereketsizlik Çağı’, insana nefsî emellerinin dışında elini attığı her yerin kuruduğunu, tadının kaçtığını hissettiriyor. Neyse ki bize iklimimizi bulduracak kitaplarımız ve bu kitapları heybesinde taşıyan, aynı dili konuşan, kan bağından da sağlam bir bağ ile birbirine bağlı gönül insanlarımız var. Kimi zaman kılavuz hükmündeki kandil kitaplar, kimi zaman bu gönül dostları, yola çıkan insanın heybesine mumun

BATI TEFEKKÜRÜ VE İSLAM TASAVVUFU KİTABINA BİR İZAH - MİRAÇ DOĞANTEKİN

Bütün renkler bir rüyaymış göremedim aktan gayrı Var’ı varda bulamadım var olmazmış yoktan gayrı İşin aslı şeriatmış tasavvufmuş tarikatmış Hülasa ol hakikatmış yol yok inanmaktan gayrı Başı sonu edep ile ama illa talep ile Aşk ararsan sebep ile bulunmaz ahlaktan gayrı Şiir hayayı aşmakmış kire pasa bulaşmakmış Bazen Arş’a ulaşmakmış yazarım yanmaktan gayrı Daneyi ver muhtacına himmet al er dil tacına Kıl namaz çık miracına gaflet uyanmaktan gayrı Refik gömleğin giyenler görmüş âlem Bir’e döner Ne buldumsa Hâk beraber ne buldumsa Hâk’tan gayrı

YAŞAYAN İNSAN İLMİHALİ - M. CİHAN ALLİŞ

Lise yıllarında ziyaretine gittiğimiz Ali Yurtgezen Hocamızdan delikanlılığın da verdiği bir ateş ile kitap tavsiyesi istemeye yüz bulduk. Azar azar okuyup sayfalarca yazmaya çalışan gençler olarak Ali Hocamızdan Türk-İslam Ülküsü, İdeolocya Örgüsü gibi kalın kalın, taşımakta zorlanacağımız ya da ismini hiç duymadığımız ama duyunca dua sanacağımız türden cilt cilt eserleri tavsiye etmesini bekliyorduk. Diş geçiremeyeceğimizi bildiğimiz kitaplara Genç Osman’ın olmayan bıyıklarına tarağı geçirdiği gibi diş geçirmek istiyorduk. Ancak Hocam gayet kendinden emin ve rahat bir şekilde: “İlmihal okunabilir. Bunun yanında tefsir okumaları da yapılabilir.” Buyurdu. Başka bir yerden duysak kulak ardı edebileceğimiz bu tavsiyeye şaşkınlık ve kırık umutlarla şöyle cevap verdik: “Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali ve Elmalılı Tefsiri mi Hocam?” Ali Hocam bunu da tasdikledikten sonra yapacak pek bir şey kalmıyordu. Gençlik hayalleriyle en dip en ulaşılmaz meselelere yöneli

GURBET ELDE BİR HÂL - M. ENSAR ÖZDEMİR

Üniversite son sınıfa geçtiğim yaz Almanya'da amcamın evinde kalıyordum. Almanya'ya dil öğrenmek amacıyla gitmiştim ancak kursların tarihi Türkiye'deki tatillerle uyuşmadığı için seyahatim turistik bir geziye dönmüştü. Muhabbet eksikliğinin, dost hasretinin artık çekilmez olmaya başladığı vakitlerdi. O günkü tek fark kısa sürecek olsa da emmioğluyla çıkacak olduğumuz yolculuktu. Rotamız Hollanda'nın başkenti Amsterdam. Kalacak yerimiz belli değil. Sırt çantalarımızı hazırlayıp sabah vakti harekete geçtik. 2 saatlik bir yolculuğun ardından Amsterdam şehrine giriş yaptık. Arabayı merkeze en yakın otoparklardan birine park edip oranın en ünlü meydanı olan Dam Meydanı'na doğru yürümeye başladık. Amsterdam şehri pek de temiz olmayan kanallarla bir ağ gibi sarılmıştı. Her ne kadar kanallar temiz olmasa da turistlerin dikkatini çekiyor ve turistler kano ile düzenlenen şehir turlarına katılıyorlardı. Bu turlar 2 saat kadar sürmekte olup şehrin neredeyse tamamın