5-Kendini Bulmak (Şubat 2015)
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmez isen
Bu nice okumaktır (olmaktır)
İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmez isen
Bu nice okumaktır (olmaktır)
Ehl-i ilm bu sözü iyi bilir. Okumak (olmak) insanın en büyük
mükellefiyeti. Eşyayı, tabiatı, manayı, fikri, hakikati ve tabi kendini. Bütün
mevcudatı ve mevcudatta kendini okumak. Kendi olmak. Kendini olmak.
Kendini
bulmak ise bir nihayet değil yeni bir başlangıç. Başka bir yönüyle kendine
varış yeni bir başlangıçta kendine başlayış. Bilerek ya da bilmeyerek bir
kendine varış yolculuğu aslında maceranın tümü.
“İman, kendilik-bilincini, ferdiyetini
kazanmış kişinin bir tercihi, alâmet-i fârikası ise o zaman kişi olmak ne
demektir? İrfânî teşbihte kavs-ı hayat, nüzûl ve urûc (suûd) yaylarından
oluşur. İniş yayı bizi beşer kılar; beşer, kendilik bilincini, ferdiyetini
kazanarak insanlaşmaya başlar. Ve çıkış/yükseliş yayına girer; çıkış yayında
seyr ise kemâl mertebelerine göre, insan-ı kâmil oluncaya değin devam eder.”
“Âmen-tu, ferdiyetini kazanan,
kişi-olanın göze alabileceği bir duruştur. Toplu imân olamayacağı gibi, kimse
kimsenin yerine îman edemez; çünkü sorumluluk yani ferdiyet devredilemez.
Îmanın hem kalbî (istişhâdi) hem de kavlî (istidlâlî) olması, bir yönüyle nazârî
ve irfânî olanın birbirini tamamladığını gösterir.”
6-Derin Yapı
(Haziran 2015)
İslam-Türk
Felsefe-Bilim Tarihinin Kavram Çerçevesi
Eser, Türk-İslam
medeniyetinin ilim ve bilim adamları eliyle tekâmülünü ortaya koyar. Yüksek
kavramların da bolca zikredildiği eserde kavram atlasımızın bir kısmı
seyredilebilmektir.
Eserde sık sık Türk felsefe-bilim
tarihimizin önemli şahsiyetlerinin görüş ve düşünceleri nakledilir.
“İbn Sînâ’ya
göre felsefe, kısaca, belirli bir tarz bilgiyi elde etme ve bu bilgiye göre
eyleme olarak tanımlanabilir. Daha başka bir deyişle felsefe, insanın, nefsinin
sahip bulunduğu teorik (nazarî) yetiyi, eşyanın gerçekliğine (hakâ’ik-ul eşyâ)
ilişkin doğruyu (hak) bilerek ve pratik (amelî) yetiyi de bu doğruya uygun
iyiyi (hayr) eyleyerek olgunlaştırılması (tekmil) böylece sürekli bir mutluluğa
(sa’âdet) erişmesidir.”
Akademik tarafı
ağır basan eserin dili ağır olmasına rağmen okuyucuyu içine çeken, meraktan
meraka, hayretten hayrete sürükleyen bir tarafı var. İhtiva ettiği mevzular ise
ancak İhsan Fazlıoğlu gibi bir münevverin toparlayabileceği nitelikte.
7-Soruların
Peşinde (Kasım 2015)
Eser aslında bir
yönüyle bütün insanlığı ilgilendiren mühim bir konuyu ihtiva eder. Yakın
zamanda başka dillere de çevrilip bütün dünyada okunmasının gerekliliğini her
okuyanın fark edeceği bir eserdir. Soru sormak, sorulan sorulara cevap aramak
her insanın mümeyyiz ihtiyacıdır. Ancak bazı zamanlarda insan, sorusunu
sormaktan bile aciz kaldığı haller yaşar. İşte bu eser, kaliteli sorular
silsilesinin ve ardından hakikate ulaştıran cevapların anahtarlarından biridir.
“Belki de
durdurulmuş bir medeniyetin çocukları olduğumuz için, durdurulmadan önceki
güzelliklerimizden habersiziz. Bu güzelliklerin bizim tarihimizdeki kırılma
noktalarında neler var?”
“Felsefen
yapmanın tek bir tarzı mı vardır, yoksa çağa, kültüre, sosyal duruma ve kişiye
göre değişen felsefe yapmanın tarzları mı vardır? Bir Alman felsefesi, bir
Amerikan felsefesi, bir Çin felsefesi ya da bir Türk felsefesinden söz
edildiğinde, bu adlandırmadan ne anlamak (yöntem farklılığı, farklı bir gelenek
ya da coğrafi bölge vb.) gerekir?”
“Bütün bu
olup bitenleri idrak için bir milli bilinç yoksunluğu söz konusu; bu nasıl
anlaşılabilir?”
Bu ve benzeri
sorular başka hangi yönden bakılırsa bakılsın her millettin kendine uygulayarak
sorması gereken sorular.
Yorumlar
Yorum Gönder