Çocukluğumuzun
ve ilk gençliğimizin değişmezlerindendir üç numara saçlar. Bir kuaförün önünde
oturup da uzun uzun saçımızı nasıl kesmesi gerektiğini anlatmak gibi bir
lüksümüz olmadı hiç. Tek bir cümle sarf ettik. Kısa ve basit bir cümlecik; ''üç
numara olsun''. İstenmeden söylenmiş, ağız ucuyla, kısık bir sesle, yarım
yamalak söylenmiş bir cümlecik. Bazen hiçbir şey söylememizi gerektirmeyecek
kadar belli olurdu saçlarımızı nasıl kestirmek istediğimiz. Aslında istemek
değil de zorunluluk demek daha doğru. Makineyi al ve saçların dibinden gir.
Berberler anlarlardı bunu.
Bakışlarımızdan, duruşumuzdan, yürüyüşümüzden, sıra beklerken oturuşumuzdan.
Saçları üç numara kesilecek çocuklardan, gençlerden olduğumuzu daha söylemeden
anlarlardı berberler. Kendileri için de kolay nasıl olsa. Model yapmak, şekil
vermek yok. Üç numara işte! Makinenin girdiği gibi...
Ailelerimiz böyle istiyordu.
Öğretmenlerimiz, okul idaresi böyle istiyordu. Kurstaki hocalarımız böyle
istiyorlardı. Çevremizde otoriteyi temsil eden kim varsa aynı şeyi istiyordu;
''üç numara olacak!''. Farklı olmak, göze çarpmak, biraz da güzelleşmek, mutlu
bakmak bir parça nasıl da öfkelendirir birçoğunu.
Herkesin kendine göre makul bir
sebebi vardı elbet. Temizlik için, güzel göründüğü için, yönetmelikler için,
parasızlıktan, bitlenmemek için ve daha bir sürü sebep. Sonuçta gerçek olan tek
bir şey vardı ki ilk gençlik çağına geldiğimiz halde aynı saçlarla
dolaşıyorduk; üç numara.
Bu durum, saçlarımızı yeni
kestirdiğimiz zamanlarda koyardı en çok. Azıcık daha kesilse kelleşecek bir
kafayla yürümek ne kadar da zordur. Kızlar asla hoşlanmaz bundan. Gidip iki
kelime konuşacak cesareti bulamazsın üç numara saçlarla. Kimliğini ele verir.
Hangi mahallede oturduğunu, nasıl bir aileden geldiğini, kaç paralık bir adam
olduğunu şıp diye anlayıverirler saçlarından. Uzun saçlarına jöle sürmüş
çocukların yanında hiç şansın yoktur zaten.
Etrafında ilk yüzleştiğin otoriteler
seni bir çeşit hizaya sokar. Sana şekil verir. Hayatının ilerleyen yıllarında
karşılaşacağın otorite koyma biçiminin ilk türlerinden biridir üç numara
saçlar. Saçlarını biraz uzatmaya kalkıştığında müdürün öfkeli ellerindeki makas
saçlarının önündeki koca bir tutamı alır ve sen yine berbere aynı cümleyi acıyla
söylemek zorunda kalırsın; ''üç numara olsun''.
Onlar senin için yararlı ve güzel
olanın bu olduğunu düşünürler. Onlar senin için yararlı ve güzel olanın ne
olduğunu aslında her şey için ve her zaman bilirler.
Adımların güvensizleşir, sözlerin
güvensizleşir, duruşun güvensizleşir. Utanç dolu susuşlarınla kalakalırsın. Başın
önde yürümeye başlarsın. Bir türlü gizlenmesi mümkün olmayan bir tutsaklık halkası
gibidir üç numara saçlar.
Bazen merhametli berberlerin önden
bıraktığı bir tutamın tesellisiyle dönerdik evlerimize, okulumuza, kursumuza.
Biraz tebessüm, biraz umut işte o kadar. Öfkeli bağırışlarla berbere geri
döndüğümüz de çok oldu bizim. Utanarak, sıkılarak öfkeyle geri dönüp ''her
tarafı üç numara olacakmış'' dediğimiz günler de çok oldu.
Olacakmış!
Evet
hep böyle söylerdik. Çünkü bu bizim fikrimiz değil. Çünkü bize kalsa uzatıp
arkaya doğru tarayacaktık. Bize kalsa jöleleyip ya da en azından limon sürüp
havaya kaldıracaktık. Çünkü bize kalsa devrimci bir isyan gibi arkaya doğru
tarayacaktık.
Üç
numara olacakmış!
Çünkü
onlar böyle istediler.
Kalabalıklara
uzak duruşumuz belki de bu yüzden. İnsanlar arasına karışmak istemeyişimiz bir
parça da bu yüzden. Güzel kızların yanında güvensiz duruşumuz, beğenilmeme
korkusu, mahcup bakışlarımız biraz da bundan. Çabuk öfkelenmemiz, zarar
vermemiz kimi zaman, saldırganlığımız belki bu yüzden.
Saçların
hep üç numara kesildiği mahallelerde büyüdük.
Üç
numaralı öfkemiz hep saklı bir yanımızda.
Kraliçenin
Pireleri / Birun Yayınları / 2. Baskı-Temmuz 2003 / Sayfa15
Yorumlar
Yorum Gönder