Ana içeriğe atla

ÜÇ NUMARALI SAÇLAR - TARIK TUFAN

Çocukluğumuzun ve ilk gençliğimizin değişmezlerindendir üç numara saçlar. Bir kuaförün önünde oturup da uzun uzun saçımızı nasıl kesmesi gerektiğini anlatmak gibi bir lüksümüz olmadı hiç. Tek bir cümle sarf ettik. Kısa ve basit bir cümlecik; ''üç numara olsun''. İstenmeden söylenmiş, ağız ucuyla, kısık bir sesle, yarım yamalak söylenmiş bir cümlecik. Bazen hiçbir şey söylememizi gerektirmeyecek kadar belli olurdu saçlarımızı nasıl kestirmek istediğimiz. Aslında istemek değil de zorunluluk demek daha doğru. Makineyi al ve saçların dibinden gir.

Berberler anlarlardı bunu. Bakışlarımızdan, duruşumuzdan, yürüyüşümüzden, sıra beklerken oturuşumuzdan. Saçları üç numara kesilecek çocuklardan, gençlerden olduğumuzu daha söylemeden anlarlardı berberler. Kendileri için de kolay nasıl olsa. Model yapmak, şekil vermek yok. Üç numara işte! Makinenin girdiği gibi...

Ailelerimiz böyle istiyordu. Öğretmenlerimiz, okul idaresi böyle istiyordu. Kurstaki hocalarımız böyle istiyorlardı. Çevremizde otoriteyi temsil eden kim varsa aynı şeyi istiyordu; ''üç numara olacak!''. Farklı olmak, göze çarpmak, biraz da güzelleşmek, mutlu bakmak bir parça nasıl da öfkelendirir birçoğunu.

Herkesin kendine göre makul bir sebebi vardı elbet. Temizlik için, güzel göründüğü için, yönetmelikler için, parasızlıktan, bitlenmemek için ve daha bir sürü sebep. Sonuçta gerçek olan tek bir şey vardı ki ilk gençlik çağına geldiğimiz halde aynı saçlarla dolaşıyorduk; üç numara.

Bu durum, saçlarımızı yeni kestirdiğimiz zamanlarda koyardı en çok. Azıcık daha kesilse kelleşecek bir kafayla yürümek ne kadar da zordur. Kızlar asla hoşlanmaz bundan. Gidip iki kelime konuşacak cesareti bulamazsın üç numara saçlarla. Kimliğini ele verir. Hangi mahallede oturduğunu, nasıl bir aileden geldiğini, kaç paralık bir adam olduğunu şıp diye anlayıverirler saçlarından. Uzun saçlarına jöle sürmüş çocukların yanında hiç şansın yoktur zaten.

Etrafında ilk yüzleştiğin otoriteler seni bir çeşit hizaya sokar. Sana şekil verir. Hayatının ilerleyen yıllarında karşılaşacağın otorite koyma biçiminin ilk türlerinden biridir üç numara saçlar. Saçlarını biraz uzatmaya kalkıştığında müdürün öfkeli ellerindeki makas saçlarının önündeki koca bir tutamı alır ve sen yine berbere aynı cümleyi acıyla söylemek zorunda kalırsın; ''üç numara olsun''.

Onlar senin için yararlı ve güzel olanın bu olduğunu düşünürler. Onlar senin için yararlı ve güzel olanın ne olduğunu aslında her şey için ve her zaman bilirler.

Adımların güvensizleşir, sözlerin güvensizleşir, duruşun güvensizleşir. Utanç dolu susuşlarınla kalakalırsın. Başın önde yürümeye başlarsın. Bir türlü gizlenmesi mümkün olmayan bir tutsaklık halkası gibidir üç numara saçlar.

Bazen merhametli berberlerin önden bıraktığı bir tutamın tesellisiyle dönerdik evlerimize, okulumuza, kursumuza. Biraz tebessüm, biraz umut işte o kadar. Öfkeli bağırışlarla berbere geri döndüğümüz de çok oldu bizim. Utanarak, sıkılarak öfkeyle geri dönüp ''her tarafı üç numara olacakmış'' dediğimiz günler de çok oldu.

Olacakmış!

Evet hep böyle söylerdik. Çünkü bu bizim fikrimiz değil. Çünkü bize kalsa uzatıp arkaya doğru tarayacaktık. Bize kalsa jöleleyip ya da en azından limon sürüp havaya kaldıracaktık. Çünkü bize kalsa devrimci bir isyan gibi arkaya doğru tarayacaktık.

Üç numara olacakmış!

Çünkü onlar böyle istediler.

Kalabalıklara uzak duruşumuz belki de bu yüzden. İnsanlar arasına karışmak istemeyişimiz bir parça da bu yüzden. Güzel kızların yanında güvensiz duruşumuz, beğenilmeme korkusu, mahcup bakışlarımız biraz da bundan. Çabuk öfkelenmemiz, zarar vermemiz kimi zaman, saldırganlığımız belki bu yüzden.

Saçların hep üç numara kesildiği mahallelerde büyüdük.

Üç numaralı öfkemiz hep saklı bir yanımızda.








Kraliçenin Pireleri / Birun Yayınları / 2. Baskı-Temmuz 2003 / Sayfa15

Yorumlar