Her şey “Şehre giden yol,
Harmancık köyünün sırtını dayadığı Zambak Tepesi'nin köye bakan yüzünün bir
yılan gibi kıvrıla kıvrıla, köyü, tam ortasından ikiye bölerek akan dereye
iner.” diye başlayan cümlelerle yol alır ve bir solukta okuduğunuzun dahi
farkına varamayacağınız Hasan EJDERHA’nın kaleme aldığı “SOKAKBAŞI” romanı ile
başlar, bitmez! devam eder.
10
Temmuz 1962 Tarihinde Kahramanmaraş'ın Karadere kasabasında doğan Hasan
EJDERHA, İlkokulu doğduğu yerde, Ortaöğrenimini Kahramanmaraş’ta, Anadolu Üniversitesinde
lisans eğitimini tamamlamıştır. 1980 Yılında bir grup arkadaşıyla TOMURCUK
Sanat-Edebiyat Dergisini çıkarmış Tomurcuk Dergisinin Genel Yayın
yönetmenliğini yapmıştır. 1985 yılında bir süre serbest muhasebecilik yaptıktan
sonra, 1987 yılında Kahramanmaraş Valiliğinde Memuriyete başlamış, 1994-1995
yılları arasında Karadere Belediyesinde Hesap İşleri müdürlüğü yapmıştır. 1997
Yılında Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesine naklen geçmiş ve burada KSÜ
Kütüphanesinde Şube müdürü olarak görevine devam etmektedir. Hikayeleri daha
çok Dergâh Dergisi’nde yayınlanmış olup, edebiyata gönül veren birçok gencin ve
dostun kalemine ışık olan Hasan Ejderha www.yoldakikalemler.blogspot.com’da genel yayın yönetmeni olarak birçok gönle
dokunmaktadır.
Bu
nadide roman elime geçtiğinde aylar olmuştu ve çalışmalarımdan dolayı okumak
için sıraya almıştım. Okuyunca her şey birden değişti dünyamda, okumak için
neden öncelik vermedim diye kendime defalarca kızmışlığım oldu. Romanın kapak
resmine bakınca basım evinin ismiyle bir de romanın adıyla tam özdeşleşen
“SOKAKBAŞI”, eşiği dönerken de arkasına/devamına baktıran bir roman ve ben de diğer
okuyucular gibi onu bir solukta, heyecanla okuyanlardan biriyim.
Cümleler
arasındaki geçişler ipek kumaş yumuşaklığında olsa da zihninizde her detay her
tasvir nakış nakış işleniyor Hasan EJDERHA’nın kalemiyle. İhsan Kırmızı
Puanlı Elbiseli Kızla göz göze geldiğinde size de hissettiriyor kırbacın
tenine dokunuşlarını. Şahin öğretmen ile duyulan heyecanda Zeynep Ana’nın
kalbindeki dünyada güvercinlerin kanat çırpışlarını duyuyor ve hissediyorsunuz.
Onlar gibi yetimlerle içilen o sofrada üzerine ekmek kırılmış sıcacık çorbayı
iştahla kaşıklıyorsunuz. Bir sonraki sayfada Zeynep Ana’nın çadırındaki
yetimler sofrasının bereketine Yamuk Ali’nin çocukları da gelse diye dua ediyor
buluyorsunuz, bir anda kendinizi… Arif’in yetimleriyle Yamuk Ali’nin
yetimlerini eş tutan bir anne şefkati, içten bir sıcaklıkla söylenen “aslanım”
kelimesi doyuruyor. O an “Şükür” diyorsunuz. Biliyor musunuz? Bu şükrünüzü
yazar da duyuyor, emin olabilirsiniz.
SOKAKBAŞI’nın
sayfalarını birer birer okudukça İhsan ile beraber adımlıyorsunuz caddeleri,
mis tadında ekmek arasına dokunmuş kebap etleri olmasa da onun gibi o kuru
ekmeğin tadını almak istiyorsunuz. Oysa onun tadını almak için İhsan’ın
açlığını ve yokluğunu çekmek lazım. Peki siz hiç her gün şekerli yoğurda onun
gibi ekmek bandırıp yediğiniz oldu mu?
Zeynep
ana gibi bir kadının elleri Ayşe’nin saçlarını yıkayınca nasıl da söyletiyor iyileşmeyi
bekleyen acılar, aylarca konuşmayan bir deli kadını.
“Yine
saçlarımı kokutur musun?”
Zeynep Ana’nın şefkatiyle
yıkanmış o yıpranmış ruh, Deli Ayşe’nin de kendine gelmeye rıza gösterdiğini
hisseder gibi olacaksınız. Ayşe, Zeynep Ana’nın etrafında küçük bir kız çocuğu
olurken, Zeynep ana Yamuk Ali’nin sadece yetimlerine değil onun karısına da ana
oluyor, Ayşe’ye model bir anne/kardeş. Sadece yetimler ve Ayşe ana iyileşmiyor
Zeynep Ana’nın da acıları, kendi değerlerinden verdikçe Ayşe ana gibi “Yine
saçlarımı kokutur musun?” diyerek defalarca yıkanıyor, berraklaşıyor insani
duyguları. Suyla akıp giden o köpükler acıların yerini yabancılaştırdıkça,
herkes iyileşiyor bu romanda ve İhsan da romanın sonunda tüm ağır şartlardan
sonra annesinin yanı başında içiyor demli çayını.
Ama akılda o kadar soru
işareti var ki? SOKAKBAŞI’nı bir solukta bitirdiğinizde kahramanlarının ahvalini,
İhsan’ın hastalığı ve Mefkure’nin durumunu, Deli Ayşe’nin Ayşe ana olup
olmadığını, yetimlerin akıbetini ayrıca Zeynep ana ve Şahin öğretmenin yuvasını
benim gibi merak ediyor olacaksınız. Bu yazının üçüncü paragrafını yeniden
okursanız, devamının Hasan EJDERHA’nın kaleminden arkası yarın romanlarında
olacağının müjdesini verebilirim.
Herkese iyi okumalar…
Yorumlar
Yorum Gönder