Ana içeriğe atla

BAHAEDDİN ÖZKİŞİ - M. ENSAR ÖZDEMİR


Hakkında yazılıp çizilenler bir elin parmağını geçmediğinden biyografik bilgi dışındaki malumatlara maalesef sadece birkaç arkadaşı, dostu ve eşi sayesinde ulaşabildiğimiz ve Türk edebiyatında hak ettiği değeri bulamadığına inandığımız Bahaeddin Özkişi hakkında, özellikle ‘ben edebiyatla ilgileniyorum, hikâye okuyorum’ deyip de adını dahi duymamış olanlara ithafen bir yazı yazma ihtiyacı hissettik.

Öncelikle teknik bilgi mahiyetinde birkaç cümle ile anlatmak gerekirse Bahaeddin Özkişi 1928'in Haziran ayında İstanbul'un Fatih semtinde dünyaya geldi. Babası Manisa'nın Demirci İlçesi'nin Nakşi şeyhlerinden Hacı Halit Efendi'nin oğlu, Fatih müderrisi Ömer Lütfi Efendi'dir. İlkokulu İstanbul'da 20. Yıl İlkokulunda (1939) okudu. Şimdiki adı Ahmet Rasim Lisesi olan Karagümrük Ortaokulundan (1942) mezun olduktan sonra Sultanahmed Sanat Enstitüsü'ne kaydoldu. İlk yazılarını bu okulda gerçekleşen patlamadan dolayı ölen ve yaralanan arkadaşlarından etkilenerek kaleme aldı. Enstitüden mezun olduktan sonra Haliç Tersanesinde ustabaşı oldu. Ardından 1947'de Erzurum'da askerlik görevini yaptı. Terhis olduktan sonra tekrar İstanbul'a dönerek bugün Atatürk Havalimanı olarak bildiğimiz o günkü adıyla Yeşilköy Havaalanı'nda çalışmaya başladı. Meslek hayatında da kalemini elinden düşürmeyen Bahaeddin Özkişi bir gün sohbet esnasında Ahmet Hamdi Tanpınar'a, yazdıklarını okuması ve Tanpınar'ın da "Devam et evladım. Sen on Said Faik edersin." demesi üzerine yazmaya daha da ağırlık vermeye başladı.

Daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Teknoloji Kürsüsünde kaynak atölye şefi olarak çalıştı. Ardından 2 yıl Almanya'da kaldı. Orada Elektrik Ark Kaynak Öğretmen Okulu'nu bitirdi. Kaynak öğretmenliği konusunda ihtisas yaptı ve incelemelerde bulundu. Türkiye'ye döndüğünde Devlet Havayolları'nda oto makinistlik yaptı (1951-1955).

Bu sırada Süheyl Ünver'den tezhip dersleri aldı. Cam üzerine tezhip çalıştı. Bunun yanında eski İstanbul evlerini üç boyutlu olarak yapmak için uğraştı. 1959'da hikayelerini "Bir Çınar Vardı" adlı kitapçıkta topladı. Bu kitapçık yirmi dokuz küçük hikâye ve bir ithaf hikayesiyle otuz hikâyeden meydana geliyordu. 1960-1969 yılları arasında yazdığı hikayeleri kitap halinde bastırmadı. Akbaba Dergisinde 1960-65 arasında mizah öyküleri yayınladı. 1969 yılında evlendi.

İlk romanı olan "Köse Kadı" 1974'te, bunun ikinci cildi olan "Uçtaki Adam" 1975'te basıldı. 1975 yılında basılan diğer romanı olan "Sokakta" ile Peyami Safa Roman Yarışması'na katılan Bahaeddin Özkişi başarı ödülü aldı. Ardından 1970-1971 yıllarında kaleme aldığı daha önce yayınlanmamış hikayeleri "Göç Zamanı" adıyla 1975'te yayınlandı.

Bahaeddin Özkişi 10 Kasım 1975'te (47 yaşında) vefat etti. Vefatından bir hafta sonra satışa sunulan "Göç Zamanı" Türkiye Milli Kültür Vakfı'ndan başarı ödülü aldı.

Anadolu'da ahilik teşkilatı ve Şii-Sünni münasebetlerini içeren bir roman yazmaya başladı fakat ömrü yetmediğinden tamamlayamadı.

Nevzat Kösoğlu, Bahaeddin Özkişi ile tanışmasını "Geçmiş Zaman Peşinde yahut Vaizin Söyledikleri" kitabında "Bir Keşfin Hikayesi" adlı yazıyla anlatıyor. Kösoğlu, Ötüken Yayınevi'nde editörken bir arkadaşı vasıtasıyla önüne gelen, adı sanı duyulmamış birisi tarafından yazılan "Martalı Matyas"ı okurken yazarın ilk yazdığı eserin bu olduğuna inanamıyor, bir amatörün elinden böyle bir şaheser çıkmasına imkan vermiyordu. Ardından hemen Bahaeddin Özkişi ile tanışmak istediğini söylüyor ve İstanbul'daki Ötüken Yayınevi'ne davet ediyor. Yazısında bu vesileyle dost olduklarından bahseden Nevzat Kösoğlu, Bahaeddin Özkişi'nin Türk hikayeciliğine kazandırdığı eserlerin erken yaşta vefatından dolayı nicelik olarak az olduğundan duyduğu üzüntüyü de dile getiriyor.

2018 yılında Yeni Dünya Vakfı'nın "Bahaeddin Özkişi 90 Yaşında" başlıklı toplantısına katılan eş ve dostları Bahaeddin Özkişi'nin kişiliğini ve nasıl birisi olduğunu anlattı. Dostları Tufan ve Baran Karabey kardeşler tarafından "milli mefahirimize sahip çıkan, sağlam karakterli ve munis bir adam" olarak bizlere tanıtılan Özkişi, eşi Fatma Özden Özkişi tarafından ise "çok titiz" olarak nitelendirilmişti. Ayrıca Fatma Hanım bu toplantıda hikâye ve romanları eşi söylerken kendisinin kaleme aldığını ve eserlerin de bu şekilde ortaya çıktığını anlatmıştı.

Tarihi roman ve hikayeciliğe yeni bir soluk getiren ve tasvir sanatında üst düzey bir isim olan Bahaeddin Özkişi'yi rahmetle anıyoruz. Bir ustanın tarihin tozlu sayfalarında kaybolmamasını diliyoruz…

Yorumlar