Türk
denince akla ahlâk ve adalet gelir. Türkler bu iki vasfı sayesinde yücelmişler
ve ayakta kalabilmişlerdir. Tarihe baktığımızda şunu görürüz: Erdemini muhafaza
edemeyen ve töresini, dinini yaşayamayanlar Türk olarak varlıklarını
sürdürememişlerdir. Zaman geçse de şartlar değişse de insan değişmiyor. İnsanı
insan yapan değerler de değişmiyor. Kısaca ahlâk olarak tanımladığımız bu
değerler olmadığı zaman insanlar insan dışı bir varlığa dönüşüyor ve felaketler
art arda geliyor. Asırlar önce yazılmış olan Kutadgu Bilig, dün de bugün de ihtiyacımız
olan şeyin sade ve iyi insan olabilmek olduğunu söylüyor. Hem kolay hem zor; insanlık
tarihi kadar eski bir mevzu.


Kitaba
genel çerçevede bakanlar onun bir siyasetname ve nasihatname olduğunu söyler. Bu
bir yönüyle doğrudur. Fakat bunların yanında eserde bir hayat felsefesi ve bir
medeniyet tasavvurunun savunulduğu da açıktır. Aklını kullanan, bilgiyi rehber
edinen, doğruluk üzere yaşayan, iyilik eden bir Müslüman Türk insan tipi ortaya
koyuluyor eserin tamamına bakıldığında. İslam’la şereflenmelerinin ardından
kısa bir zaman geçmesine rağmen Türklerin bu medeniyete hemen katkı sağlamaya
başladığını gösteren bu eserden şunu da anlıyoruz: Türklerin İslam’dan önce
oluşturdukları kendi kültür ve töresindeki birçok değer, İslam’a aykırılık
teşkil etmiyormuş demek ki. Şöyle ki, bugün hâlen bizim Orta Asya’dan gelen bir
takım gelenek ve göreneklerimizin yaşıyor olması da bunun ispatıdır. Sonuç
olarak Türkler, İslam medeniyetini çok çabuk özümsemişler ve ortaya koydukları
eserlerle onu zirveye taşımayı başarmışlardır.
Teknik
olarak eser, manzum bir mesnevi olarak kaleme alınmış. Bunun sebebi, o dönemde
sözlü kültürün hâkim olması ve ezberlenebilir metinlere ağırlık verilmesidir
diye düşünüyoruz. Eser: hükümdar, vezir, vezirin oğlu ve derviş arasında geçen;
iyi bir devlet adamı ve onun yanındaki ve emrindeki kişilerin vasıflarının
neler olması gerektiği ve işlerini nasıl yürütmeleri gerektiğini anlatan diyaloglardan
oluşmaktadır. Bu özelliği ile aslında bir tiyatro metni gibidir. Eğer böyle bir
eser batılı bir millete ait olsa idi emin olun mutlaka onunla ilgili dünya
çapında onlarca film, dizi ve tiyatro eseri meydana getirilirdi. Bu
eksikliğimizin de bir an önce giderilmesini umuyoruz. Bir roman hacminde ve
muhtevasında aynı zamanda manzum bir diyalog olan eserin kurgusu ve felsefi
boyutunu düşündüğümüzde gerçekten ciddi bir birikim ve ustalık işi şaheserle
karşı karşıya olduğumuz muhakkak.
Kitabın
çeşitli bölümlerinden aldığımız şu beyitler kullandığımız atasözlerimizle aynı
şeyleri söylemiyor mu?
Sözünü
iyi yönet, başını kırdırmasın
Dilini
iyi gözet dişini kırdırmasın
…
İrfan
olan yer ululuk kazanır,
Bilgili
olan kişi itibar kazanır
…
Bilir
bilgili olan, anlar arif olan
Dileğine
kavuşur bilenle anlayan
Günümüz
Türkçesine çevrilmiş olmasına rağmen eserin az okunmasının sebeplerinden
birinin, eserin geniş hacimli ve beyit şeklinde yazılmış olmasından
kaynaklandığını düşünüyoruz. Ancak, bu algıyı da ortadan kaldıracak bir
çevirisi var eserin. Sözlük ve dil konusunda yetkin bir isim olan Yaşar
Çağbayır‘ın Türkiye Diyanet Vakfı yayınlarından çıkan Kutadgu Bilig çevirisi gerçekten
çok güzel hazırlanmış. Yazar, eseri bildiğimiz hikâye şekline dönüştürmüş. Dili
sade, anlaşılır ve akıcı. Ortaokul öğrencisinin rahatlıkla okuyup anlayacağı
seviyede. Eser biraz kısaltılmış, özetlenmiş ama özünden bir şey kaybetmemiş.
Her bölümün başında, işlenen konularla ilgili ayet ve hadisler de eklenerek, bağlantılar
kurularak ip uçları verilmiş bir nevi. Baş ucu kitaplarımız arasında olması
gereken bu eserin aynı zamanda liselerde ders kitabı olarak da okutulmasını
umut ediyoruz. Allah bizlere eserin feyzinden yararlanmayı nasip etsin.
Müellifini rahmetle yâd ediyoruz. Ecdadımızla bir kez daha onur duyuyoruz. Âşıklar
ve iyiler ölmez.
Yorumlar
Yorum Gönder