Ana içeriğe atla

İKİ KİŞİLİK - MUSA YILDIZ



Tamam, minareden atarım da kardeşim aşağı inip tutmam.
Hayat sana nasıl açık kapılardan baktı ise, bana tam tersini değil de, dörtte bir tersini yaptı, yani hayat bana hep ığdırık duran kapıdan baktı. Şimdi ığdırık da ne diyeceksin. Evet, bilmemende haklısın.
Sanırım yerel bir kelime.
Tamam, bu yöresel bir kelime, bilemeyebilirsin. Ama Maraş’ın da Doğu Akdeniz bölgesinde olduğunu bilmen gerekmez mi? Ne ararsın Türkiye haritasının taa doğusunda?
Tamam, anlıyorum yıl 1981 (bindokuzyüzseksenbir) yani on yedi yıl sonra sizin milenyuma giriyoruz ama modernizenin ölçüsü ne ki? Çağdaşlığın, uygarlığın ölçüsü ne olabilir ki? Hem ben çağdaşlıkla medeniyetin aynı şeyler olduğuna inanmıyorum.
Az mı? Fakültenin birinci sınıfına başlamışsın. Ekmek elden su gölden, oh bolca baba parası. Bol Kordon sefası, kafeler, barlar gel keyfim gel. Sonra da sosyalist geçinirsiniz. Moda ya, birilerinin bir sınıftan olması. Mesela proleter sınıfı.
Sahi sen Hıristiyan-Rum olduğunu söylemiştin. Babanda sayılır ihracatçılardanmış, yani pamuk falan ihraç ediyormuş. …
Senin neyine gerek solculuk molculuk, yanındaki arkadaşını desen neyse o biraz benziyor. Tabi sosyalist olmanın da gözü kulağı var. Böyle şeylerle uğraşma, hayatını yaşa gitsin!
İster inan ister inanma ben Maraşlıyım, hem de Maraş’ın köyündenim.
Oturuyoruz ya. Ben o tür yerlere alışamadım. Sen çok istiyorsan git. Partiler pırtılar falan. Ben onları sadece Türk filmlerinde görmüşümdür. Sadece özgür olmak istiyorum.
Tabiî ki. Benim özgürlük anlayışım farklı. Benim için özgürlük sorumluluktur. Birilerine karşı sorumlu olmak başka bir değer. Bunu ne sayarsan say anaya babaya karşı, memlekete karşı hatta şimdi seninle otururken sana karşı sorumlu olabilmek. En güzeli de insanın toprağına ve topraklarında yetişen şahsiyetlere karşı sorumlu olmak. Ben o zaman mutlu oluyorum o zaman kendimi daha özgür hissediyorum.
Olabilir. Sana göre gayet saçma gelebilir. Bireyci bireylerde bu görüş çok yaygın. Ama toplumcu bireylerde her zaman toplumun değer yargıları ön plandadır. Buna ister töre de ister gelenek de ister dini saplantılar de. Sizin kendinize göre bu tür değerlere söyleyiş şekilleriniz var. Elbette senin söylediğin saçma şeylere bende karşıyım. Bu tür tartışmalar çok basitte kalıyor artık.
Ya kardeşim bu ciddi şeylere nereden girdin ki, konulara yani, şurada güzel güzel konuşuyorduk. Bana ne Soljenistinden, Gulak Takımadalarından, Jak Landın dan, Vahşetin Çağrısından. Ya da senin bale dersinden. Falan.
Farkındayım sıkıldın.
Konuşmalar; akşamın alaca karanlığında yakamozları çoğalmaya başlayan denizin üzerine doğru uzayıp giderken bir ses gidenin arkasından hafiften bağırır gibi yaparak:
“Kristin; Kemal Tahir’i de oku, Yaşar Kemal’i, Cemil Meriç’i, hatta Necip Fazıl’ı da oku.”
Sonra da:
“Ya bu kız Hıristiyan Rum olmasına rağmen bizim hakkımızda çok şey biliyor, ortak paydamız çok fazla” diye mırıldandı.
O anda üçüncü demir kapının çok hızlı çarpan şakırtısı geliyordu. Kocaman kocaman sürgülere geçirilen kocaman kocaman kurbacık anahtarlarının açılışları ve kapanışları.
Ve “On iki sayımı. Haberin var mı demir kapı kör pencere?” diyordu.
27.09.2002/Türkoğlu

Yorumlar