Ana içeriğe atla

TANRI DAĞLARINDAKİ SIR; NUH’UN GEMİSİ - Ö. FURKAN TURNA


Söylenegelenlerin aksini söyleyebilir miyiz? Şayet söyleyeceksek böyle şeyleri biz bize nasıl anlatmalıyız? Haykırsak ürker muhatabımız; mırıldansak kâle alınmaz en mukaddes sırrımız bile… Bu sebeptendir ki sakin ve duru anlatmak gerekir.
Yazarımız Emre Özdoğan, bir sağlık memurudur. Hepimize ait bazı tanımlar onda öyle karşılıklar bulmuş olacak ki; damağında kalan tatların, belki binlerce yıllık sancısının dürtüsüyle korku ve heyecanla karışık bir maceraya atılır. Menzil TANRI DAĞLARI’dır, bütün parası memur maaşıdır ve vakti yıllık izni kadar kısıtlıdır. Maceralarını ve araştırmalarını bu kitapla bize anlatır. Kitap, üç ana bölümden oluşmaktadır.

1.NİÇİN ARANILAN YERLERDE DEĞİL?
Atamız Hz. Nuh’un gemisinin nerede olduğuna dair türlü türlü rivayetler bulunmaktadır. Kimi ilahi kitaplardan çıkarımlar, kimi binlerce yıllık anlatılar, efsaneler, mitler, daha neler neler…
Amerikalı dernekler ve vakıflar, astronotlar, Türk gezginler, Rus askerler, Fransız keşif ekipleri, Alman enstitüleri ve çeşit çeşit gruplar gemiyi yıllarca efsanelerde işaret edilen yerlerde “tahtalarla yapılmış, çivilerle birleştirilmiş” (KAMER/13) tahta sandığı arayıp durmuştur. Dikkatler, Eski Ahit’ten ilhamla Ararat (Ağrı) Dağına, Hûd Suresi işaretiyle Cûdî Dağına, Amerikan araştırmalarıyla Zağros dağlarına ve kimi efsanelerle Himalayalara çevrilse bile elle tutulur, gözle görülür bir ize ulaşılamamıştır. Yazarımıza ve bize kalırsa işaretler yanlış okunmuş yahut insanların büyük beklentileri, heyecanları karşısında çalışmalar, para etmesi için gösteriye dönüştürülmüştür. Sonuç olarak Emre Ağabey bu araştırmaları ve mekanların coğrafi, kronolojik ve mantıkî oldukça basit çıkarımlarıyla öküz altında buzağı aramak kadar anlamsız ve tutarsız olduğunu duru bir şekilde anlatmıştır.

2.NİÇİN ORTA ASYA’DA?
Babilistan ve Kalde tarihini yazıp Selevkos Hükümdarına sunan Kaldeli rahip Berosses’in verdiği bir bilgi şöyledir: “Gemi, Cordyean Dağlarındadır.” Berosses’in işaret ettiği “Cordyean”, Süryanice ve Aramice “Ture Kardu”, Yahudi tarihçi Josefus’a göre “Kurt” kelimesi… Bizi kelime kelime çağrışımlarıyla, etimolojik etkileşimlerle beraber kolumuzdan tuttuğu gibi Ata Yurduna, burnumuzda tüten bozkırlara götürüyor. Karşımıza dehşete kapılabileceğimiz, uykularımızı kaçırabilecek yeni bir olgu daha çıkıveriyor: Asya Akdenizi. Şehirler sanki bir kıyı şeridine göre isimlendirilmiş. Fosiller ve toprak anatomisi bize gösteriyor ki Asya hep bozkır değilmiş.
Kaf Dağı tasvirleri ve tarifleri, cennetten geldiğine inanılan lacivert taş, kadim anlatılar arasında en önemlilerinden biri olan Gılgamış destanı ve kahramanımız Gılgamış’ın muhtemel rotası, Nuh’un atası Büyük Alim İdris aleyhisselam menkıbeleri… Derken bu kuvvetli tahmin biraz daha belirginleşip, biraz daha kabarıp daha heyecanlı bir hal alıyor.

3.TUFAN HADİSESİNDEN BAHSEDEN KADİM KAYNAKLARA GENEL BAKIŞ
Kur’an-ı Kerim’de Hud, Nuh, Kamer, A’raf, Mü’minun, Şuara, Saffat, Ankebut, Hakka, Yunus, Enbiya, Tahrim, Meryem, Zariyat olmak üzere 14 surede; Eski Ahit’te 5-9. bölümler arası tufan hakkında bilgiler ve öğütler bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Gılgamış Destanı başta olmak üzere Türk destanlarında, Yunan mitolojisinde, Hint, Çin, Aztek, Maya efsanelerinde, Sümerce şiirlerde; Güney Avustralya’da, Galler’de, Kızılderili ve Tlingit kabile efsanelerinde bile neredeyse aynı hikâyeye rastlamanın mümkün olduğu gösterilmiştir.
Emre Ağabey maalesef kaderin rüyalara gösterdiği katı muhalefetiyle bu hülyadan uyanmak zorunda kalmıştır. Yıllık izni bitmiş, parası tükenmiş ve hesapladığı tepeye ulaşamadan Ata yurt Orta Asya’dan Ana yurt Anadolu’ya geri dönmek zorunda kalmıştır. Hayaline ulaşamasa bile bize, ne söylenmesi güç olanı haykırmış, ne de sırrını dayatmıştır. Araştırmaları, bir damar tetiklemiş, büyük bir coğrafyada davasının izini sürüp Tanrı Dağları’ndaki Sır kitabında bizlere hatıralarını iddiasızca anlatmıştır.

Yorumlar