Muhterem efendim. Ulaşmak istediğimiz bir Menzil vardı: İlim yolcularıydık. Denkler dizilmiş, develer hazırlanmıştı. Kendimizden büyük ideallerimiz vardı. Heyecanlıydık. Okuyup adam olacaktık. Memleket omuzlarımızda yükselecekti. Bu halimizle kendimizi Kürşad'ın askerleri gibi hissediyorduk. Erkenden kalktık o gece. Zorlu bir yolculuğa çıkacaktık. Ama uyku nerde? Sabah yıldızını bekleyecektik artık. Ne uzun ve ne karanlık gece idi Rabbim! Birden bulutlar sarmıştı etrafımızı. Yoksa yolculuk ertelenecek miydi? Bu havada çıkarsak yolumuzu kaybedebilirdik. Kara bulutlar iyiye alamet değildi. Üstelik yolumuz çetindi. Bekliyorduk; sabırsızlıkla ve heyecanla. "Ve bir yıldız doğdu geceden". Vakti bilmiyorduk; sandık ki sabah yıldızıdır. "Çıkılan yoldan dönülmezdi" değil mi efendim? Kürşad da böyle demişti erlerine. Bir defa develer hazırlanmış, kalemler kuşanılmıştı. Yükledik develeri: "Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle". Yola çıktık böylec...